Manuel Martin Cuenca: İspanyol yasaları küçüklerin haklarını her şeyden üstün tutuyor
O eski nostaljik dokuyu yansıtan Rexx sineması bugün belki yok ama 2024 yılının İstanbul Film Festivali izleyicileri festivale her zaman olduğu gibi aynı ilgiyi gösterdi. 17-28 Nisan arasında perdeye birçok dünya filmi yansıdı.
Festivalde gösterilen filmlerden olan ve İspanyol yönetmen Manuel Martin Cuenca imzalı “Andrea’yı Sevmek” (El Amor De Andrea) isimli İspanyol film, büyümenin, özgürleşmenin, bağımsızlığın ve cesaretin anlamını yeniden yazan ve güçlü bir duruş sergileyen bol alt mesajlı bir film.
Bize gerçek ebeveynliği öğreten Andrea’ya ve Orhan Pamuk’a saygı duruşunda bulunan yönetmen Manuel Martin Cuenca ile “Andrea’yı Sevmek”i konuştuk.
Film, karakterlerin bulutlara bakmasıyla sona eriyor. Ben de bulutlara uçmayı hayal eden genç kızın babasına duyduğu sevgiyi sevgilisinde bulacağını düşündüm…
Evet, doğru. Bu küçük jest, yeni bir hayatın ve belki de yeni bir aşkın başladığını gösteriyor. Önemli olan Andrea’nın geçmişinden koptuğu ve geleceğe bakmaya karar verdiği o ana ulaşmak için izlediği yoldur.
‘BENİM İÇİN BU HİKAYENİN KAHRAMANI ANDREA’
Filmde ataerkilliği ve çürümüş toplumu okul dersleri üzerinden anlatıyorsunuz. Bir yandan da kadın karakter çok güçlü ve erkeksi davranıyor. Kadınların değerini mi vurgulamak istiyordunuz?
Önemli gördükleri şeyler için mücadele etmeye ve sorunlarıyla yüzleşmeye karar veren tüm insanların, bu durumda kadınların üzerinden elbette ki. Benim için bu hikayenin kahramanı, sessizlik ve yoklukla yüzleşme cesaretini toplayabilen Andrea olmuştur.
Buradaki tek karakter genç bir kızdı ve filmi onun gözlerinden izledik. Peki bu kız gerçekten aradığını buldu mu, yoksa bu sadece seyirci için bir ders miydi?
Bence Andrea olgunlaştı, büyüdü ve tam olarak aradığını bulamamış olsa da ileriye dönük bir yol buldu ki asıl önemli olan da bu.
Aslında burada genç kızın bir yetişkin gibi davranabildiğini gördüğümüzü düşünüyorum, bu ailesine gösterdiği bir mesaj olabilir mi?
O, “yetişkinlerden” daha yetişkin çünkü kendini kandırmıyor ve büyükleriyle yüzleşip doğru olduğuna inandığı şey için savaşacak cesarete sahip. Duvarları yıkan bir gücü ve inatçılığı var.
‘KURBAN OLMAMAK İÇİN SAVAŞIYOR’
Filmde sokak dansının sembolize ettiği özel bir metafor var mıydı?
Evet, gülümsemenin, eğlenmenin, müziğin, yaşama ve oynama isteğinin tüm talihsizliklerin üzerindeki değeri. Andrea toplum tarafından bir kurban olarak görülebilir ama o kurban olmamak için savaşıyor. Yaşamak ve mağduriyete hapsolmamak istiyor.
Filmde anne koruyucu içgüdüsüyle kendi kimliğiyle çatıştı çünkü kendi dünyasına hapsolmuştu, gerisi onun için önemli değildi. Ne dersiniz?
Anne kendi duygularının ötesini göremiyor. Çocukları için en iyisini yaptığını düşünüyor ama aynı zamanda onları kendi mutsuz hayatının bir uzantısı olarak görüyor; böylece onları mahkum ediyor. Onları kendi kararlarını verebilecek olgunlukta görmüyor. Onları koruduğunu sanıyor ama aslında onları cezalandırıyor.
Neyse ki, filmde ve gerçek hayatta her zaman olmasa da çocukları annelerinin körlüğünü aşar ve ona isyan ederler. Kendi hayatlarını yaşamak isterler. Ebeveynlerinin sorunlarına ve özelliklerine bağlı kalmamak adına Andrea kendini zincirlerinden, annesinin ağırlığından kurtarır ve yeni nesillerin yapması gerektiği gibi ötesine geçer. Bu kırılması gereken bir zincirdir.
‘KOLUNUZUN UCUNDA BİR YARDIM ELİ BULACAKSINIZ’
Bana göre herkes kendi başının çaresine bakmalı, bu alt mesaj sizin için filme yansımış olabilir mi?
Nicholas Ray’in dediği gibi, “Kolunuzun ucunda bir yardım eli bulacaksınız”. Kendimize en çok yardım edebilecek olanlar bizleriz.
Festivali ve İstanbul’u sevdiniz mi, memnun kaldınız mı?
Şehri sevdim, büyüleyici, hayat ve enerji dolu, her yerde çok misafirperver insanlar var. Büyük bir geçmişe de sahip olan geleceğin şehri. Orhan Pamuk’un dediği gibi, “Boğaz’da yelken açma imkanı varsa hiçbir şey yanlış olamaz. Festivali ve izleyicilerini çok sevdim, onlara her şeyin en iyisini diliyorum.
Filmdeki bazı sahneler uzun ve yavaştı, bu bir tercih miydi yoksa sadece filmi yarattığı bir hava mıydı?
Karakterlerin iç çatışmalarını anlamak ve seyircinin kendini filme kaptırabilmesi için uygun olduğunu düşündüğüm bir tempoydu.
‘İNSANOĞLU HER ŞEYİN DEĞİŞTİRİLEBİLECEĞİNİ GÖSTERMİŞTİR’
Yaşamdaki yozlaşma ve baskı aile ilişkilerinin bozulmasına ve bir türlü harekete geçilememesine neden oluyor ve biz bunu filmde gördük. Peki bunun bir çözümü yok mu?
Evet, bir çözüm var: Geçmişe ve onun bize dayattığı dinamiklere başkaldırmak, kendimizi gelenek ve görenek zincirlerinden kurtarmak. Önceki nesillerin dayatmalarından kurtulup özgürleşmeye çalışmak. İnsanoğlu her şeyin değiştirilebileceğini göstermiştir.
Oyuncularla çalışmak nasıldı?
Onlardan çok şey öğrendim. Bana kalplerini açtılar. Oyunculuk yolunda onlara rehberlik ettim, yani içlerindekini ortaya çıkarmalarına izin verdim.
‘OKUMAK VE YAZMAK BİZİ ÖZGÜRLEŞTİRİR’
Genç kız karakteri kendini geliştirmeye çok meraklıydı, bu yüzden günlüğüne yazıyor ve aynı zamanda kitap okuyordu. Bilinçli olduğu düşünülebilir miydi? Belki de bu yüzden ailesinin yanında bir yetişkin gibi davranıyordu…
Bu kızın yazmasını ve okumasını çok güzel buldum. Belki de bu yüzden yaptığı şeyi yapabiliyor. Okumak ve yazmak bizi özgürleştirir ya da en azından özgürleştirebilir.
Filmde hak ve adaletin hayattaki yansıması devam ediyordu çünkü avukat kızının babasını görebilmesi için yapması gerekeni yapmıştı. İspanya’da hukuk bu konuda nasıl işliyor?
İspanyol yasaları küçüklerin haklarını her şeyden üstün tutmakta. Bu her zaman böyle olmuyor, zira yasanın içeriğine uymak zor ama en azından ben yasanın bunun için yazıldığını, yani reşit olmayanları savunmak için olduğunu düşünüyorum. Onlar en kırılgan ve en çok korunması gereken gruptur. Çocuklarına değer vermeyen bir ülke çürümüş bir ülkedir. Gazze’deki savaş bunun bir örneğidir. Bu savaşta çok sayıda çocuk ölüyor. Bu korkunç bir şey ve İsrail hükümeti hakkında çok kötü sözler söyleniyor. Hiçbir şey bir çocuğun acı çekmesini haklı gösteremez.
Film İspanya’da gösterildi mi?
Evet, sonbaharda gösterime girdi, harika eleştiriler aldık ve halk filmi çok beğendi. Bu filmi yaptığım için çok mutluyum çünkü benim için anlamı çok büyük. Bana kendi hayatım hakkında çok şey öğretti.